Kadınlarda görülen kısırlık nedenleri :
Yumurtlama bozuklukları :
Kadında en sık görülen kısırlık nedenidir. Normal koşullarda, her ay yumurtalıklardaki olgunlaşmamış yumurtalardan bir tanesi gelişip büyüyerek çatlar ve yumurtlama (ovulasyon) meydana gelir. Anovulasyon yumurtlamanın olmamasıdır. Adet düzensizlikleri ve infertilitenin en önemli nedeni anovulasyondur. Adet görüldüğü halde ovulasyon olmayabilir. Yumurtlama bozukluğunda ya yumurtlama hiç olmuyordur ya da seyrek ve düzensiz bir şekilde oluyordur. Adetlerin seyrek olması veya hiç görülmemesi çoğu zaman bir yumurtlama bozukluğunu gösterir ancak adetlerin tamamen düzenli olduğu durumlarda da yumurtlama bozukluklarına rastlanabilir.
Yumurtlama bozukluklarının başlıca sebepleri şunlardır:
Hipogonadotropik hipogonadism; Beyinden salgılanıp yumurtalıkları uyaran hormonların yetersizliği söz konusudur.
Hipergonadotropik hipogonadism; yumurtalıkların erken yaşlarda artık hormon üretememesine bağlı bir durumdur.Erken ovarian yetersizlik veya erken menopoz olarak adlandırılırAncak yumurta bağışı ile gebelik gerçekleştirilebilir.Bugünün tıp imkanlarıyla henüz tedavisi yoktur.
Hiperprolaktinemi Prolaktin beyinde hipofiz adı verilen bir bölgeden salgılanan bir hormondur. Kandaki normal değeri 10-25 ng/ml'dir Vücuttaki asıl görevi süt üretilmesidir; Prolaktin fazlalığı (hiperprolaktinemi) adet gecikmelerine ve galaktore yani memelerden süt gelmesine neden olabilir.Prolaktin, düzenli adet görmede rol alan ve prolaktin gibi hipofizden salınan GnRH adı verilen hormonların salınımını bozarak adet gecikmelerine ve kısırlığa neden olabilir. Prolaktin düzeyi ile klinik bulgular çoğu zaman birbiri ile paralel olmazlar. Prolaktini yüksek kadınların bir kısmında hipofizde adenom adı verilen tümör bulunur. Büyüklüğü 10 mm'den az olan tümörlere mikroadenom, daha büyük olanlara ise makroadenom adı verilir.Bu tümörler kötü huylu (malign) değildir.
Tedavisi : Eğer tek sorun galaktore ise genellikle tedavi gerektirmez. Beraberinde prolaktin de yüksek bulunur ise seviyesi önemlidir. Eğer 100 ng/ml'den düşük ise ileri bir tanı yöntemi gerekmez. İlaç tedavisinden fayda görür. İnfertilite nedeninin prolaktin yüksekliği olarak saptandığı ve değerin 100'den düşük olduğu hastaların %80'i ilaç tedavisi ile gebe kalır. Eğer değer 100 ng/ml'den yüksek bulunur ise ileri tetkik gerekir. Çekilen filmler neticesinde mikroadenom bulunur ise yine tek başına ilaç tedavisi ve takip önerilir. 100 den büyük değerlerde ise cerrahi gerekli olabilir.
Polikistik over sendromu : ( Stein-Leventhal sendromu) Kadınlarda en sık rastlanan hormon bozukluğu polikistik over sendromudur. Hastalık genelde adet düzensizliği, sivilce, yağlı cilt, tüylenmede artış, infertilite (kısırlık), ve kilo artışı gibi belirtiler verir. . En sık rastlanılan düzensizlik seyrek adet görme şeklindedir. Zaman zaman amenore yani hiç adet görmeme olabilir. Gecikmeyi takiben görülen kanama genelde fazla miktarda ve uzun süreli olur. Yumurtalıklarda normalden fazla sayıda yumurta bulunmakta ve bunlar erkeklik hormonu salgılayarak normal yumurta gelişimini engellemektedirler.
Tüplerin hasarlı ve tıkalı olması :
İnfertilite nedenlerinin %35'ini tüplere ait bozukluklar oluşturmaktadır. Gebelik oluşabilmesi için vaginaya boşalan spermlerin rahim ağzı ve rahim içini geçerek tüplerden yumurtaya ulaşması gerekmektedir.Tüplerin kısmen veya tamamen tıkalı olması sperm ile yumurtanın buluşmasını engelleyerek döllenme ve dolayısıyla gebeliği olanaksız kılar: Tüpler genellikle enfeksiyonlara bağlı olarak tıkanır. Bu enfeksiyonların çoğu cinsel yolla bulaşan mikroplar ile meydana gelir. Bunların en başta gelenleri gonore (bel soğukluğu) , klamidya ve özellikle ülkemizde önemli bir etken olan tüberkülozdur (verem mikrobu).Tüberküloz mikrobu solunum yolu ile alındıktan sonra akciğerlere yerleşir ve buradan kan yolu ile tüplere gelerek tüpleri tahrip eder.Ayrıca geçirilmiş operasyonlar(endometriosis ,myom veya kist ameliyatları) sonucunda da tüpler tıkanabilir veya karın içerisindeki yapışıklıklar (adezyon) sonucu tüplerin ve yumurtalıkların serbestliği ortadan kalkıp kısırlığa yol açabilir.
Endometriosis :
Normalde rahim içini örten endometrium tabakasının olması gereken yer dışında herhangi bir yerde bulunmasıdır. Endometrium dokusu ister rahim içinde isterse dışında olsun adet siklusu sırasındaki östrojen ve progesteron düzeylerindeki değişikliklere duyarlıdır.Tıpkı rahim içerisini döşeyen endometrium tabakası gibi rahim dışına yerleşmiş bulunan endometrim dokusu da hormonların etkisi ile kalınlaşıp sonunda yine hormonların etkisiyle kanayabilir. Ortaya çıkan kan birikerek kistleşebilir ya da çevre dokulara yerleşebilir. Rahimin içindeki endometrial dokunun aksine bu hatalı yerleşmiş dokudan köken alan kanın dışarıya akışı yoktur.. Endometrisis tamamen östrojen hormonuna bağımlı bir hastalıktır.
En sık karın zarını ve yumurtalıkları tutar. Olguların %75'inde lezyon overlerdedir, daha sonra sırası ile karın zarının rahmin arkasında kalan boşluğunda (douglas boşluğu), rahmi yerinde tutan bağlarda, tüplerde, barsaklarda, mesanede, rahim ağzı, vajina, dış cinsel organlarda, cerrahi yaralarda, doğum esnasında açılan kesilerde (epizyo)görülürler. Nadiren göbek deliği, burun zarı gibi uzak organlarda görülebilir. Literatürde erkeklerde de görülebildiği bildirilmiştir. Ortaya çıkan lezyonlar mikroskopik boyutta ve gözle görülemeyecek şekilde olabileceği gibi 10-15 santimetre gibi çok büyük çaplara da ulaşabilir.
Nedeni tam olarak belli değildir. En fazla rağbet gören teori retrograd menstruasyon teorisidir. Kadınlarda adet kanaması rahim iç tabakasını döşeyen hücrelerin dökülmesi ile olur. Bu hücrelerin bir kısmı da geriye doğru giderek tüplerden karın boşluğuna dökülür. Genelde bu hücreler vücudun defans mekanizmaları tarafından yok edilir. Ancak bazı kadınlarda bu mekanizmalar iyi çalışmaz ve endometrial hücreler karın zarı üzerine yerleşerek üremeye başlarlar.
Asherman sendromu [Rahim içi yapışıklık (intrauterin sineşi)] :
Herhangi bir nedenle rahim iç kısmında meydana gelen yapışıklıklardır.Asherman sendromuna yol açan en önemli faktör rahim içine uygulanan cerrahi girişimlerdir. Bu girişimlerden en sık uygulanan ise gebelik sonlandırılması amacıyla yapılan kürtajdır. Özellikle işlem sırasındaki bir enfeksiyon, kürtaj sonrası enfeksiyon ortaya çıkarsa veya içeride parça kalırsa rahim içinde nedbe dokusu oluşabilir ve yapışıklık meydana gelebilir. Deneyimsiz kişiler tarafından dikkatsizce ve eski tekniklere göre yapılan kürtaj işlemlerinde endometrium tabakasının derinliklerine zarar verilebilinir ve dolayısıyla rahim içi yapışıklıklar ortaya çıkabilir. Cerrahi bir girişim olmaksızın özellikle şiddetli pelvik iltihabi hastalıkta da Asherman sendromu gelişebilir.
Belirtleri : Adet kanamalarının kesilmesi (amenore) , Adet kanaması miktarının azalması, Kısırlık ,Tekrarlayan düşükler.
Tanı : Jinekolojik muayenede herhangi bir anormal bulguya rastlanmaz Kesin tanı histerosalpingografi (HSG, rahim filmi) ile konur.
Hastalığın tedavisi yapışıklıkların cerrahi olarak kesilerek giderilmesi şeklinde uygulanır. Bu işlem ancak histeroskopik yöntem ile mümkündür. Skar dokusu yani yapışıklar açıldıktan sonra yeniden oluşmasını engellemek amacıyla belirli bir süre için spiral ya da balon konularak kavitenin dolu olması sağlanır. Bu sırada endometrium tabakasının gelişmesi ve tüm rahim içini kaplaması için hastaya östrojen hormonu verilir.
Op.Dr.Filiz Tosun.